Kamil
iman sahibi bir insan ibadetlerine gösterdiği titizlikle de kendini
belli eder. Allah’ın farz kıldığı 5 vakit namaz, oruç, abdest
ibadetlerini yaşamı boyunca -sağlık koşulları elverdiği sürece- şevkle
sürdürür. Allah salih Müslümanların ibadet şevkini pek çok ayetiyle
haber vermiştir:
Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler,
namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden
gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar,
bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad
Suresi, 22)
Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet
eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak
verdiklerimizden infak edenlerdir. (Hac Suresi, 35)
5 Vakit Namazın Önemi
İmandan sonra gelen en önemli ibadetlerden olan namaz, müminlere
hayatları boyunca sürdürmeleri emredilen, vakitleri belirlenmiş bir
ibadettir.
İnsan unutmaya ve gaflete düşmeye müsait bir varlıktır. İradesini
kullanmayıp kendini günlük olayların akışına kaptırırsa asıl dikkatini
vermesi ve aklında tutması gereken konulardan uzaklaşır. Allah’ın her
yönden kendisini sarıp kuşattığını, her an kendisini izlediğini,
işittiğini, yaptığı her şeyin hesabını Allah’a vereceğini, ölümü,
cennetin ve cehennemin varlığını, kaderin dışında hiçbir olayın meydana
gelmeyeceğini, karşılaştığı her şeyde, her olayda bir hayır olduğunu
unutur. Gaflete düşerek, hayatının gerçek amacını hatırından
çıkarabilir.
Günde beş vakit kılınan namaz ise, bu unutkanlık ve gafleti yok eder,
müminin bilincini ve iradesini canlı tutar. Müminin sürekli olarak
Allah’a yönelip dönmesini sağlar ve Yaratıcımız’ın emirleri
doğrultusunda bir yaşam sürdürmesine yardımcı olur. Namaz kılmak için
Allah’ın huzurunda duran kamil iman sahibi mümin, Allah ile güçlü bir
manevi bağlantı kurar. Namazın insana Allah’ı hatırlattığı ve insanı her
türlü kötülükten alıkoyduğu bir ayette şöyle bildirilmektedir:
Sana Kitap’tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten
namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar.
Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah,
yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Namaz ibadeti, başta peygamberler olmak üzere tüm iman edenlere farz
kılınmış bir ibadettir. Tarih boyunca insanlara gönderilmiş olan
peygamberler kavimlerine Allah’ın farz kıldığı bu ibadeti tebliğ
etmişler, kendileri de hayatları boyunca bu ibadeti en güzel ve en doğru
şekilde uygulayarak tüm müminlere örnek olmuşlardır. Bu yönüyle namaz,
Allah’ın elçilerinin kavimlerine yaptıkları fiili bir tebliğ şeklidir.
Kuran’da, peygamberlere namaz kılmalarının emredilmesi, onların bu
ibadete verdikleri önem, bu ibadeti yerine getirmede ve korumada
gösterdikleri titizlik, kavimlerine namaz kılmayı emretmeleri ile ilgili
pek çok ayet yer alır.
- Bir ayette Hz. İbrahim için şöyle bildirilir:
Rabbim, beni namazı(mda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur. (İbrahim Suresi, 40)
- Hz. İsmail için Kuran’da şöyle buyrulmaktadır:
Kitap’ta İsmail’i de zikret. Çünkü o, va’dinde doğruydu ve
gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi. Halkına, namazı ve zekatı
emrediyordu ve o, Rabbi Katında kendisinden razı olunan (bir
insan)dı. (Meryem Suresi, 54-55)
- Başka bir ayette Allah, Hz. Musa’ya şöyle bildirmektedir:
Gerçekten Ben, Ben Allah’ım, Benden başka ilah yoktur; şu halde Bana
ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl. (Taha Suresi, 14)
Mümin kadınlara örnek olarak gösterilen Hz. Meryem’e de namaz kılması emredilmiştir:
Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et. (Al-i İmran Suresi, 43)
Kuran’da “Allah’ın kelimesi” olarak nitelendirilen Hz. İsa da aynı emri almıştır:
(İsa) Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana Kitabı verdi ve
beni peygamber kıldı.” Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve
hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr)
etti. (Meryem Suresi, 30-31)
Namaz hangi vakitlerde farz kılınmıştır?
Kuran’da, namazın müminlere vakitleri belirlenmiş bir ibadet olarak farz kılındığı bildirilmektedir. Ayette şöyle buyurulur:
Namazı bitirdiğinizde, Allah’ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken
zikredin. Artık ‘güvenliğe kavuşursanız’ namazı dosdoğru kılın. Çünkü
namaz, mü’minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır. (Nisa
Suresi, 103)
Namaz vakitleri, “sabah”, “öğle”, “ikindi”, “akşam” ve “yatsı” olmak
üzere beş vakitten oluşmaktadır. Namaz vakitleri pek çok Kuran ayetinde
açıkça bildirilmiştir. Bunlardan biri şöyledir:
Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin
doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt).
Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut
olabilesin.” (Taha Suresi,130)
Allah’ın vahiy ve ilhamıyla Kuran’ı en iyi anlayan ve tefsir eden
Peygamber Efendimiz de (sav) beş vakit namazın gün içindeki başlangıç ve
bitiş zamanlarını müminlere tarif etmiştir. Namaz vakitlerinin
bildirildiği en meşhur hadis-i şeriflerden biri İbn-i Abbas’ın
bildirdiği hadis-i şeriftir:
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Cibril
(aleyhisselam) bana, Beytullah’ın yanında, iki kere imamlık yaptı.
Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra,
ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı. Sonra akşamı güneş battığı ve
oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık
(şafak) kaybolunca kıldı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek
haram olunca kıldı. İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde her
şeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, herşeyin
gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde
kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı. Sonra sabahı,
yeryüzü ağarınca kıldı. Sonra Cibril (aleyhisselam) bana yönelip: ‘Ey
Muhammed Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimüssalatu vesselam)
vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!’ dedi.
Gerek Kuran ayetleri, gerek Peygamber Efendimiz (sav)’in sahih
hadisleri, gerekse İslam alimlerinin açıklamalarından anlaşıldığı gibi
namazın beş vakit olduğu sabit ve tartışma götürmez bir gerçektir.
Beş vakit namaz farz, vacib ve sünnetleriyle 40 rekattan
oluşmaktadır. Bu rekatların namaz vakitlerine göre dağılımı ise
aşağıdaki gibidir:
- Sabah Namazı: 2 rekat sünnet, 2 rekat farz
- Öğle Namazı: 4 rekat ilk sünnet, 4 rekat farz, 2 rekat son sünnet
- İkindi Namazı: 4 rekat sünnet, 4 rekat farz
- Akşam Namazı: 3 rekat farz, 2 rekat sünnet
- Yatsı Namazı: 4 rekat ilk sünnet, 4 rekat farz, 2 rekat son sünnet, 3 rekat vitr namazı
Kamil İman Sahibi Huşu İçinde Namaz Kılar
Huşu, ‘saygı dolu korku’ anlamına gelir. Namazı huşu içinde kılmak
ise Yüce Rabbimiz’in huzurunda O’nun heybet ve azametini kalbimizde
hissederek, O’na saygı dolu bir korku besleyerek bu ibadeti yerine
getirmektir. Namazda, Alemlerin Rabbi olan Allah’ın huzurunda durduğunun
bilincinde olan bir mümin elbette ki bu güçlü heybet ve korkuyu içinde
yaşayacak ve Allah’a bu korkusu ve saygısı ölçüsünde
yakınlaşacaktır.
Namaz ibadetini hakkıyla yerine getirmek isteyen bir mümin, huşuyu
engelleyebilecek şeylere karşı önlem almalı, namazda gereken dikkat ve
konsantrasyonu sağlamaya azami titizlik göstermelidir.
Rabbimiz, Kendi huzurunda durduğumuzda, yalnızca O’nu anmamızı, O’nu
yüceltmemizi ve bütün eksikliklerden münezzeh tutarak O’nu birlememizi
buyurmaktadır. Namazı dosdoğru kılmak da tüm bunları gerçekleştirmek
için büyük bir fırsattır. Nitekim ayette Allah Kendisi’ni zikretmek için
namaz kılınmasını buyurmaktadır:
Gerçekten Ben, Ben Allah’ım, Ben’den başka ilah yoktur; şu halde Bana
ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl. (Taha Suresi, 14)
Namazın Farzları
A- Dışındaki farzları yedidir. Bunlara şartları da denir.
Hadesten tahâret.
Necasetten tahâret.
Setr-i avret.
İstikbâl-i Kıble.
Vakit.
Niyet.
İftitah veya Tahrime Tekbîri.
B- İçindeki farzları beşdir. Bunlara rükn denir.
Kıyâm.
Kırâat.
Rükû’.
Secde.
Ka’de-i âhire.
Hadesten Taharet: Abdesti olmayan bir kimsenin abdest almasına, boy abdesti alması gereken bir kimsenin de gusül etmesine hadesten taharet denir.
Necasetten Taharet: Vücutta, giyilen elbise ve
çamaşırlarda, veya namaz kılınacak yerlerde, namaza engel olabilecek
pisliklerin temizlenip giderilmesine necasetden taharet denir.
Vakit: 5 vakit namazı kendi vakitleri içinde kılmaktır.
İstikbali Kıble: Namazı, kıbleye yani, Mekke şehrindeki Kabe’ye karşı kılmak demektir.
Niyet: Kılınacak namazın hangi namaz olduğunu hatırlayıp içinden niyet etmektir.
Tekbir: ”Allahüekber” cümlesiyle Halıkımızı büyüklemek demektir.
İftitah Tekbiri: Namaza başlarken alınan ilk tekbirlerdir.
Kıyam: Özrü olmayan bir kimsenin, namazlarını kılarken, ayakta dik vaziyette durmasıdır.
Kıraat: Namazda, ayakta iken Kuran-ı Kerim’den bir veya birkaç ayet okumaktır.
Rüku: Avuç içlerini diz kapaklarına yapıştırarak, baş ile arka düz olacak şekilde iki büklüm olmak demektir.
Secde: Burnu, alnı, elleri, dizleri ve ayakları yere koymak ve dokundurmak suretiyle secde etmek demektir.
Kade-i Ahirede Teşehhüd Miktarı Oturmak: Kılınan namazın son oturuşunda (Ettehıyyatü)yü okuyuncaya kadar oturmak.
Yukarıda sayılan maddelerden Setri Avret, Kıble ve Abdest konularını açıklamakta yarar vardır:
Setr-i Avret nedir?
Mükellef olan, yani akıl ve baliğ olan insanın namaz kılarken açması
ve diğer zamanlarda başkasına göstermesi ve başkasının bakması haram
olan yerlerine setr-i avret (avret mahali) denir. Erkeklerin, namaz için
avret mahalli, göbekten diz altına kadardır. Hür olan kadınların
ellerinden ve yüzlerinden başka her yerleri, bilekleri, sarkan saçları
ve ayaklarının altı namaz için avret yerleridir.
Abdest
Namaz kılacak olan müminin öncelikle abdest alması gerekir. Abdestin belirli farzları vardır. Bunlar şöyledir:
-Yüzü bir kere yıkamak
-Dirseklerle birlikte iki kolu birer kere yıkamak
-Başın dörtte bir kısmını meshetmek
-İki ayağı, iki yandaki topuk kemikleri ile birlikte bir kere yıkamak.
Abdestin farzları yanında sünnetleri vardır. Abdest alan kamil iman
sahibi bir müminin yerine getirmesi gereken sünnetler ise şöyledir:
-Besmele çekmek
-Elleri, bilekleri ile beraber, üç kere yıkamak
-Ağzı, ayrı ayrı su ile üç kere yıkamak
-Burnu, ayrı ayrı su ile, üç kere yıkamak
-Kaşların, sakalın, bıyığın altındaki görünmeyen deriyi ıslatmak
-Yüzünü yıkarken iki kaşın altını ıslatmak
-Sakalın sarkan kısmını mesh etmek
-Sakalın, sarkan kısmının içine, sağ elin yaş parmaklarını, tarak gibi sokmak
-Dişleri, birşey ile ovmak, temizlemek
-Başın her tarafını, bir kere mesh etmek
-İki kulağı, bir kere mesh etmek
-Enseyi, üçer bitişik parmaklarla, bir kere mesh etmek
-El ve ayak parmaklarının arasını tahlil etmek
-Yıkanacak yerleri, her birinde uzvun her yeri ıslanacak şekilde üç kere yıkamak
-Yüz yıkanırken kalp ile niyet etmek
-Tertib, yani sıra ile iki eli, ağzı, burnu, yüzü, kolları, başı, kulakları, enseyi ve ayakları yıkamak ve mesh etmek
-Yıkanan yerleri ovmak
-Her uzvu, birbiri arkasından yıkayıp ara vermemek.
Kıble
Mekke şehrinde ve Mescid-ul Haram’da yer alan Kabe kıbledir ve
Müslümanların, namaz kılarken ona doğru yönelmeleri gerekir. İslamın beş
şartından biri olan namaz ibadeti, kıble yönüne dönülerek
gerçekleştirilir. Kuran’ı Kerim’de, müminlerin namaz kılarken yüzlerini
dönmeleri gereken kıblenin, Kabe olduğu bildirilmiştir. Mekke’nin
dışında ve Mekke’den uzak olanların “kıble yönüne doğru durmuş”
denilecek şekilde durmaları yeterlidir.
İslam dini, Kabe’yi tek olan Allah’a ibadet merkezi olarak tanıtmış
ve Müslümanlara, namaz kılanlar ve ibadet edenler arasında vahdet,
birlik ve düzen olması için dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar
yüzlerini kıbleye çevirmelerini emretmiştir.
Kıbleye doğru namaz kılmak, Kabe’yi tamir eden Hz. İbrahim’le (a.s)
Hz. İsmail’in (a.s) hatıralarını anmanın ve ibadet için Allah’a
yönelişin güzel bir örneğidir. İnsanın, yemek yerken, uyurken de bu
işleri kıbleye doğru yapması iyidir. İnsan ölünce, toprağa verildiğinde
de yüzü kıbleye çevrilmelidir.
Kıble Nasıl Tayin Edilir?
Kıble, Kabe’nin binası değil, arsasıdır. Yani yerden Arşa kadar, o
boşluk kıbledir. Bu yüzden denizin altında ya da gökyüzünde iken bu
yönde namaz kılınabilir.
Kıbleyi matematiksel hesaplarla hesaplamak mümkün olduğu gibi, pusula
(kutup yıldızı) yardımı ile de doğru yönü bulmak da mümkündür. Hesap ve
alet ile yapılan hesaplamalarda kıble tam bulunmasa da, yönü hakkında
kuvvetli bir zan elde edilmiş olur. Kıble tayininde kuvvetli zanna
dayalı tesbitler kabul olur.
Mihrab bulunmayan, hesap, yıldız gibi şeylerle de anlaşılamayan yerlerde, kıbleyi bilen Müslümanlara sorulmalıdır.
Gemi, tren gibi hareket halinde olunan yerlerde kıbleye karşı durup,
secde yeri yanına pusula koyulmalıdır. Böylelikle hareket halindeki araç
döndükçe, namaz kılmakta olan kişi de kıbleye karşı dönmelidir. Ya da
başka birisi, namaz kılankişiyi sağa sola döndürmelidir.
Kıble yönünü bilmeyen kimse, mihraba bakmadan, bilene sormadan ya da
kendisi araştırmadan namazı kılarsa, kıbleye rastlamış olsa bile, namaz
ibadetinin şartlarını tam olarak yerine getirmemiş olur.